Sabah ışıklarıyla, Kureyş ordusu tepenin ardında belirdi. Rasûlullah (s.a.v) sağlam kalkanları, kalabalık sayıları ve güçlü silahlarıyla gelen Kureyş ordusunu görünce, şöyle dua etti:
— Allahım! İşte Kureyş ordusu! Kibirli, gururlu ve kendini beğenmiş tavırlarıyla geldi. Sana meydan okuyor, emrine karşı çıkıp Rasûlünü yalanlıyor. Senden vadettiğin yardımı niyaz ediyorum!
Allahım! Sen bana kitabı indirdin, bana sağlam durmayı (sebat) emrettin ve bana iki topluluktan birini vadettin. Şüphesiz sen vaadinden dönmezsin. Allahım yarın onları helâk eyle!
Kureyş ordusu yerini aldıktan sonra Umeyr b. Vehb el-Cümehi'yi Müslümanlar hakkında bilgi getirmesi için gönderdi. Ona:
— Muhammed'in arkadaşları kaç kişi? Öğren de gel, dediler.
Umeyr Müslümanların ordusundaki asker sayısını tesbit için gitti. Atıyla Hz. Peygamber'in karargâhının çevresinde bir tur attıktan sonra Kureyşlilerin yanına dönerek:
— Yaklaşık 300 adam var, dedi.
Kendileri ise 1000 kişiydi…
…
«Allah size Bedir savaşında da yardım etmişti. Oysa, o zaman daha zayıftınız. O hâlde, Allah'a karşı nankörlükten sakının ve umulur ki şükredenlerden olursunuz. (Ey Nebî, hatırla!) Sen, mü'minlere: «Rabbinizin üç bin meleği size yardım için indirmesi, yetmez mi?» diyordun. Eğer Allah'tan korkar ve sebat gösterirseniz, düşman saldırdığında, Rabbiniz (üç bin değil) beş bin nişancı melekle size yardım edecektir. Allah, bu yardımı sizi sevindirmek ve kalbinizi yatıştırıp güven telkin etmek için yapmıştı. Fetih ve nusret, mutlak güç ve hikmet sahibi olan Allah'tandır."
-Âl-i İmrân, 3/123–126-