tr
Sinan Canan

Unutulacak Şeyler

Obavijesti me kada knjiga bude uvrštena
Da biste čitali ovu knjigu u Bookmate učitajte datoteku EPUB ili FB2. Kako mogu učitati knjigu?
  • Melike Düğencioğluje citiraoprije 7 godina
    Anladım ki “insan”ın ölümüne dair haberler çoğu insanı ilgilendirmiyor bu zamanda… Ama Müslüman, Yahudi, devrimci, ecnebi, mülteci, eylemci, simitçi falan olursa o zaman biraz başka… İnsan olmak, tek başına dikkat çekmeye yetmez oldu artık.
  • Munise Ögecje citiralaprije 5 godina
    Gençlik, tabiatın bir hediyesidir fakat yaş almak bir sanat eseridir.
  • Büşra Suje citiraoprije 10 mjeseci
    Bu yolu genellikle yarı istemli olarak belirliyorsun. Hem düşünmenin ağırlığından kurtuluyor hem de her konuda söyleyeceğin havalı bir-iki lafa sahip oluyorsun. Bunun sağladığını güven elbette göz ardı edilemez: Hem en temel varoluşsal sorunlarla hem de günlük politik-magazin mevzularla başa çıkabilmeni sağlayan birçok hazır paketin var. Derinliği olmasa ne gam? Kim senden derinlik bekledi ki bugüne kadar?
    Büyük mevzu
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    u dünyada bilinçli olarak kendinizin farkında olduğunuz günden beri şöyle asgari bir 15-20 yıl yaşamışsanız, Allah’ın yarattığı sayısız harikaların yanı sıra, onun en ilginç eseri olan insanın ahmaklıklarına da aşina hale gelmeye başlamışsınızdır. Öğrenebildiğiniz kadarıyla tarih, şanlı zafer ve heyecanlı çekişmelerin yanında, size insanın ahmaklığının kaba bir kronolojisini de verir. Ne kadar derine bakarsanız insan olmanın o “iki ucu keskin kılıç” tabiatını da o kadar derin, o kadar net bir açıklıkla fark edersiniz.
    Bu ülkenin gündemi sürekli değişiyor; yahut şöyle demeli belki: Değişiyormuş gibi görünüyor. Değişmeyen en önemli hadiselerden birisi, arka planda sürekli işleyen bir kadim hamâkattir (ahmaklıktır). Birilerinin eline güç yahut “güç vehmi” geçer, bu kimseler zulmedecek birilerini bulur, onlara kendi kudret ve iktidarları oranında belli bir zaman zulmederler; ardından bu zulmün mağduru bir kısım mazlum, bir zaman sonra eline bir güç geçirip yeni mazlumlar bulur, onlara zulmetmeye ve çoğu zaman geçmişten miras aldığı “intikam” hisleriyle yeni bir mazlumlar kitlesi yaratmaya devam ederler. Olaylar, mekânlar, zamanlar, insanlar, gerekçeler ve neticeler farklı görünse de gerek mikro gerek makro ölçekte, bu süfli tarafımız kaderimizin çizgisini belirleyen en önemli alametimiz olarak orada öylece durmaya devam eder, her nasılsa…
    İnsanın mahiyetini, kalabalıkların psikolojisini, insan olmanın tabii kökenlerini biraz tefekkür ettiğinizde aslında manzara bir miktar daha net ve daha açıklanabilir bir şekle
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    en önemli sorunların başında gelen “toplumsal sözyitimi (afazi)” problemini artık gündemimizden çıkartmak üzere bireysel düzeyde zihin egzersizlerine başlamalı ve yeni nesillerimizi bu yıkıcı dil belasından kurtarmanın yollarını aramalıyız. Onlara her şeyden önce mutlak hakikatin hiçbir insan aklında neşet edemeyeceğini ve insanın hem biyolojik hem de düşünen bir varlık olarak “sınırlarını” iyice öğretmemiz gerekiyor. Herhangi bir görüşün fanatiği yahut “kafadan” düşmanı olmanın anlamsızlığını onlara çarpıcı ve unutulmaz bir biçimde nasıl anlatabileceğimizin planlarını süratle yapmamız lazım.
    Dünyaya nefes olacak bir düşünce devriminin mimarı olmak mensubu olduğum şu nesilden geçmiş olabilir ama o mimarları yetiştirme görevi hâlâ sırtımızda duruyor. Kadim hakikatlerin ışığında, bu ışıktan mahrum insanlara ulaştırabileceğimiz fikrî hazineleri nasıl hedefe taşıyabileceğimizi, bundan önceki hatalarımızdan da alınan derslerle birlikte yepyeni bir hareket felsefesi olarak ortaya koymamız acil bir gereklilik.
    Biz saçaklı düşündükçe, etrafımızda her şey aynı kalsa bile, zuhur edecek zenginliğe şaşıracağız. Zira dünyamızı zindana çeviren yaftalarımızdan başka kaybedecek bir şeyimiz yok…
    Kıyamet Sarmalı:
    Zulme Karşı Zulüm
    “Bir günü zulümsüz geçmeyecek mi şu dünyanın?”
    Mevlânâ İdris
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    ürkiye’nin değişimi hepimizin malumu… Sadece ekonomik ve sosyal parametreler değil, zihinlerimiz de biteviye dönüşüyor. Bu dönüşüm süreci içerisinde yeni bir diyalektik oturtma şansı sıklıkla karşımıza geliyor ve bu fırsat, insan topluluklarının eline çok sık geçen bir şey değil. Belki de artık, yüz yıldır toplumsal iletişimsizliğimizin temelinde yatan
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    Kültürel kökenlerimizden gelen kâinata bakış tarzımız, Batı’nın düalist bakışından ziyade, saçaklı mantığa daha yakındır. Bir zamanlar olayları iyi-kötü olarak değil, “neticede hayırlı” olarak nitelerdik. Gaybın bilgisini Gaybın Sahibi’ne bırakıp aciz aklımızın kavrayabileceklerinin peşine düşme cesaretine sahiptik. İnsanı insan olduğu için, eşref-i mahlûkat olduğu için önemserdik. Ama zaman içinde bir şekilde bunları unuttuk ve bugün Batı’nın sancıları sonucunda ortaya çıkan yeni gelişmeler, üzerinde oturduğumuz ganimete dair bize yeniden uyarılarda bulunuyor.
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    gözden yitirebilirsiniz; elinizde kalan ise asılsız bir yafta olur sadece… Daha da fenası, bazı insanlar mücadele edecek birikime zamanında sahip olamadığı için kendilerine yapıştırılan yaftalara göre şekil almaya ve onları kendilerini anlatan bir “tanım” olarak görmeye başlarlar. İşte o zaman o insan, en kıymetli şeyini, yani insanlığını adım adım kaybetme sürecine girmiş demektir. Bunun suçlusu ise sadece hüsranda olan o insan değil, yaftalama kolaycılığıyla onu bir yaftaya indirgeyen kolaycı zihinlerdir aynı zamanda…
    Yaftalama alışkanlığının kötü sonuçlarından birisi de insanların bir kısmının “kötü”, bir kısmının ise “iyi” olarak tasnif edilmesidir. Halbuki gerçekte, yüzde yüz iyi yahut yüzde yüz kötü bir insan bulamazsınız. Çünkü böyle bir mahlûk hiç var olmamıştır ve var olmayacaktır. Öte yandan, bizzat sizin tarafınızdan “iyi” kategorisine konumlandırılmış olan insanların her eylemi, her sözü size göre “çok daha makul ve kabul edilebilir” olacaktır. Öyle ki bazen kendinizi bu tip kişilerden gelen, bariz mantık hataları veya yalanlar içeren beyanları bile “tevil etmeye” çalışırken bulabilirsiniz. İkinci durum ise “kötü” yahut “bizden değil” diye etiketlediğiniz insanlarla ilgilidir. Onların da “iyi” taraflarını görememeye başlarsınız; zira sadece “kötü” kısımlarına odaklanmışsınızdır.
    Birçok psikoloji deneyi şunu gösteriyor: İnsanlar, özellikle dinî veya politik olarak kendi tarafında olduğunu düşündükleri kimseleri “daha tutarlı ve doğru sözlü” olarak algılama eğilimindeyken “karşı” taraftan olduğunu düşündük
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    devletçi” görür. Dinlediğim müziğin ve dile getirdiğim inançların diğer insanların zihinsel kalıpları uyarınca “uyumsuz” görünmesi nedeniyle, hâlâ yakın arkadaş çevremde bana “Müslüman metalci” diye hitap eden ahbaplarım var. Yerine göre beni âlim zanneden de cahil diye yeren de var. Genel klasmanda Türk olarak nitelenirim ama anne tarafından Gürcü genleri taşıyor olmam bu hesaba dahil edilmez. Kimine göre fazla “dinci” kimine göre “münafık”, “geniş mezhepli” veya “müşrik” olabiliyorum. Kimine göre hayatta çok başarılı bir adamım kimine göre de tam bir “boş işler müdürü”… Bazı arkadaşlarım beni Batı hayranı olmakla eleştirirken başka bir kısmı da beni “hayalci-milliyetçi” yahut “faşist” olarak tasnif eder, ilâhiri…
    Gördüğünüz gibi, sıradan bir âdemin bile bunca yaftası var işte! Peki, bunların hangisi beni en iyi tanımlıyor? Tabii ki hiçbiri… Zira ben, hamdolsun, “insan” olarak halkedilmişim. Bunun dışındaki bütün yaftalar bana dar gelir ve geliyor… Yukarıdaki örneklerden de tahmin edebileceğiniz gibi, şahsıma uygun görülen nitelemeler yahut yaftalar; aslında konjonktüre bağlı, yani özel durumlara özgü olarak niteleyenin zihnindeki algılardan kaynaklanan ve o zihnin, alıştığı kolay tasnif mekanizmasını işletmesinden ortaya çıkan neticeler. Belki her bir niteleme benim bir yönüme dair küçük bir tanıtım değeri taşıyor. Ama göstergelerin göstermeye gayret ettiği şey, yani bir birey olarak ben, bunlardan çok ama çok başka bir şeyim. Eğer bu göstergelerin bir tanesini önceler ve ona göre hüküm vermeye kalkarsanız koca bir insanı
  • Yüksel Özje citiraoprije 2 godine
    Ünlü bir yazarımız, bazen aramızdaki samimi diyaloglar sırasında bana “İslâmcı yazar” diye takılmayı severdi. Bıraktığım sakaldan ötürü de bir dönem bazı arkadaşlar arasında “aziz peder” diye çağrılmışlığım vardır. Dindar arkadaşlarım beni fazla “liberal” bulurken liberteryen dostlarım beni fazla
fb2epub
Povucite i ispustite datoteke (ne više od 5 odjednom)